Bugün: 07 Haziran 2025 Cumartesi
Anasayfam Yap Favorilere Ekle Künye
Üye / Üyelik Üye Girişi
  • Ana Sayfa
  • Foto Galeri
  • Video Galeri
  • Seri İlanlar
  • Firma Rehberi
  • Tüm Yazarlar
  • Forum
  • SON DAKİKA
    • Dünya
    • Manşet
    • Güncel
    • YÖK Haber
    • İlanlar ve Yorumlar
    • Üni Haber
    • Kent Haber
    • Üniversiteler
    • Kariyer
    • Eğitim Sponsorları
    • Projeler
    • Mevzuat
    • Kitap Özet
    • Akademik Çalışmalar
    • Arama Motorları
    • Komik Haber
    • Genel Haber
    • +
    • Uluslararası Saraybosna Üniversitesi Balkanların...
      2014 Temmuz KPSS yerleştirme sonuçları... Üniversitelerde Tercih Süreci Başlıyor
      Çanakkale Yaşasın Üniversite Platformu... KPSS de Saç Rengi Kurbanı Pelin Suç Duyurusunda... Üniversitelerde Kontenjanlar 2014 yılı... Üniversite tercihlerinde doğru tercih ve... En girişimci ve yenilikçi üniversite HANGİLERİ
      YÖK Başkanı hakkında soruşturma Yükseköğretim Kurumlarında Önlisans ve... Yaz Okulu ile İlgili Yükseköğretim Yürütme... ÖYP araştırma görevlisi kadro ilanları... YÖK Denetleme Kurulu Kıbrıs üniversitelerini... Altıncı YÖK Başkanı Gökhan ÇETİNSAYA Beşinci YÖK Başkanı Yusuf Ziya ÖZCAN Dördüncü YÖK Başkanı Erdoğan TEZİÇ Üçüncü YÖK Başkanı Kemal GÜRÜZ İkinci YÖK Başkanı Mehmet SAĞLAM İlk YÖK Başkanı İhsan DOĞRAMACI Yükseköğretim Kurulu Tarihçesi RedHack Olayı Yükseköğretim Kurulu Nedir
      Atatürk Üniversitesi Öğretim Üyesi Alım... Karabük Üniversitesi Öğretim Üyesi Alım... Gazi Üniversitesi Öğretim Elemanı Alım... Bozok Üniversitesi Öğretim Üyesi Alım... Abdullah Gül Üniversitesi Öğretim Üyesi... Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Öğretim... Çankırı Karatekin Üniversitesi Öğretim... Iğdır Üniversitesi Öğretim Üyesi Alım... Türk Alman Üniversitesi Öğretim Elemanı... Kilis 7 Aralık Üniversitesi Öğretim Elemanı... Kırıkkale Üniversitesi Öğretim Elemanı... Giresun Üniversitesi Öğretim Elemanı Alım... Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü Öğretim... Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Elemanı... Mustafa Kemal Üniversitesi Öğretim Elemanı...
      İlk üniversiteler Üniversite kelimesinin kökeni Üniversite Nedir
      Fulbright Programı Hubert H Humphrey Bursu Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi... Polis Akademisi Yüksek Lisans ve Doktora... Harp Akademileri Stratejik Araştırmalar... Gaziantep Üniversitesi Yüksek Lisans ve... Hitit Üniversitesi Yüksek Lisans ve Doktora... Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Yüksek... Dumlupınar Üniversitesi Yüksek Lisans ve... Namık Kemal Üniversitesi Yüksek Lisans... Uşak Üniversitesi Yüksek Lisans ve Doktora... Necmettin Erbakan Üniversitesi Yüksek Lisans... Kilis 7 Aralık Üniversitesi Yüksek Lisans... Gümüşhane Üniversitesi Sosyal Bilimler... Bayburt Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü... Cumhuriyet Üniversitesi Eğitim Bilimleri...
      Siteniz NetYuvam tüm eğitim camiasına destek...
      2547 Sayılı Yükseköğretim Kanunu
      Fareler ve İnsanlar kitap özeti Sol Ayağım kitap özeti
      Bilimsel Bir Makale Nasıl Yazılır ve Yayımlanır Akademik Çalışmalarda Bir Konferans Raporu... Akademik Çalışmalarda Tarama Değerlendirme... Yayınlanmış Akademik Çalışmalarda Tekil... Akademik Çalışmalarda Yayımlama Süreci... Akademik Çalışmalarda Editör ve Değerlendirme... Akademik Çalışmalarda Yazılı Metin Nereye... Akademik Çalışmalarda Metin Nasıl Yazılır Akademik Çalışmalarda Etkin Görseller... Akademik Çalışmalarda Etkin Bir Tablo Nasıl... Akademik Çalışmalarda Kaynaklara Atıf... Bir Çalışma Kapsamında Teşekkür Nasıl... Tartışma Nasıl Yazılır Sonuçlar Bölümü Nasıl Yazılır Malzeme ve Yöntemler Bölümü Nasıl Yazılır
      TechXtra Search Engine Science gov Search Engine Search Com Search Engine BASE Biefeld Academic Search Engine Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı Ulusal... Google Akademik Arama Motoru
      Devlet Üniversitelerinde Yönetim Türkiye devlet üniversiteleri Devlet Üniversitesi
      Vakıf Nedir Vakıf Üniversiteleri Tarihçesi Türkiyede vakıf üniversiteleri Vakıf Üniversitesi Nedir
      Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tanıtım
      Abdullah Gül Üniversitesi Hakkında
      Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Tanıtım
      Adıyaman Üniversitesi Hakkında
      Adnan Menderes Üniversitesi Hakkında
      Afyon Kocatepe Üniversitesi Hakkında
      Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Hakkında
      Akdeniz Üniversitesi Hakkında
      Aksaray Üniversitesi Tanıtım
      Amasya Üniversitesi Tarihçe
      Anadolu Üniversitesi Hakkında
      Ankara Üniversitesi Tarihçe
      Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Hakkında
      Ardahan Üniversitesi Hakkında
      Artvin Çoruh Üniversitesi Hakkında
      Atatürk Üniversitesi Tarihçe
      Balıkesir Üniversitesi Hakkında Genel Bilgi
      Bartın Üniversitesi Hakkında Genel Bilgi
      Batman Üniversitesi Tarihçe
      Bayburt Üniversitesi Tanıtım
      Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Tarihçe
      Bingöl Üniversitesi Tarihçe
      Bitlis Eren Üniversitesi Hakkında
      Boğaziçi Üniversitesi Tarihçe
      Bozok Üniversitesi Hakkında
      Bursa Teknik Üniversitesi Hakkında
      Celal Bayar Üniversitesi Tarihçe
      Cumhuriyet Üniversitesi Tarihçe
      Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tarihçe
      Çankırı Karatekin Üniversitesi Tarihçe
      Çukurova Üniversitesi Genel Bilgi
      Deniz Harp Okulu Tarihçe
      Dicle Üniversitesi Tarihçe
      Dokuz Eylül Üniversitesi Tarihçe
      Dumlupınar Üniversitesi Genel Tanıtım
      Düzce Üniversitesi Hakkında
      Ege Üniversitesi Tarihçe
      Erciyes Üniversitesi Tarihçe
      Erzincan Üniversitesi Tarihçe
      Erzurum Teknik Üniversitesi Tarihçe
      Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Hakkında
      Fırat Üniversitesi Tarihçe
      Galatasaray Üniversitesi Tarihçe
      Gazi Üniversitesi Tarihçe
      Gaziantep Üniversitesi Tarihçe
      Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tarihçe ve Genel...
      Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü Tarihçe
      Ahi Evran Üniversitesi Tarihçe
      Giresun Üniversitesi Tarihçe
      Gülhane Askeri Tıp Akademisi Tarihçe
      Gümüşhane Üniversitesi Hakkında
      Hacettepe Üniversitesi Tarihçe
      Hakkari Üniversitesi Hakkında
      Harran Üniversitesi Tarihçe
      Hitit Üniversitesi Hakkında
      Iğdır Üniversitesi Hakkında
      İnönü Üniversitesi Tarihçe
      İstanbul Medeniyet Üniversitesi Genel Bilgi
      İstanbul Üniversitesi Tarihçe
      İstanbul Teknik Üniversitesi Genel Bilgi
      İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Tarihçe
      İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Tarihçe
      Kafkas Üniversitesi Hakkında
      Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi...
      Karabük Üniversitesi Hakkında
      Karadeniz Teknik Üniversitesi Tarihçe
      Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Tarihçe
      Kara Harp Okulu Tarihçe
      Kastamonu Üniversitesi Hakkında
      Kırıkkale Üniversitesi Hakkında Genel...
      Kırklareli Üniversitesi Hakkında Genel...
      Kilis 7 Aralık Üniversitesi Tarihçe
      Kocaeli Üniversitesi Tarihçe
      Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Genel...
      Mardin Artuklu Üniversitesi Hakkında
      Marmara Üniversitesi Tarihçe
      Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Hakkında
      Mersin Üniversitesi Tarihçe
      Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi...
      Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tarihçe
      Mustafa Kemal Üniversitesi Hakkında
      Muş Alparslan Üniversitesi Tarihçe
      Namık Kemal Üniversitesi Hakkında
      Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi...
      Niğde Üniversitesi Hakkında
      Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tarihçe
      Ordu Üniversitesi Tarihçe
      Orta Doğu Teknik Üniversitesi Tarihçe
      Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi Tarihçe
      Pamukkale Üniversitesi Tarihçe
      Polis Akademisi Tarihçe
      Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Genel...
      Sakarya Üniversitesi Tarihçe
      Selçuk Üniversitesi Tarihçe
      Siirt Üniversitesi Tarihçe
      Sinop Üniversitesi Hakkında
      Süleyman Demirel Üniversitesi Tarihçe
      Şırnak Üniversitesi Genel Bilgi
      Trakya Üniversitesi Tarihçe
      Tunceli Üniversitesi Hakkında
      Türk Alman Üniversitesi Hakkında
      Uludağ Üniversitesi Hakkında
      Uşak Üniversitesi Hakkında
      Yalova Üniversitesi Tarihçe
      Yıldız Teknik Üniversitesi Tarihçe
      Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Genel Bilgi
      Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tarihçe
      Bülent Ecevit Üniversitesi Tarihçe
      Acıbadem Üniversitesi Hakkında
      Alanya Hamdullah Emin Paşa Üniversitesi...
      Ankara Bilge Üniversitesi Hakkında
      Atılım Üniversitesi Hakkında
      Avrasya Üniversitesi Tarihçe
      Bahçeşehir Üniversitesi Hakkında
      Başkent Üniversitesi Tarihçe
      Beykent Üniversitesi Hakkında
      Bezmialem Üniversitesi Tarihçe
      Bilkent Üniversitesi Tarihçe
      Biruni Üniversitesi Tarihçe
      Bursa Orhangazi Üniversitesi Hakkında
      Canik Başarı Üniversitesi Tarihçe
      Çankaya Üniversitesi Tarihçe
      Çağ Üniversitesi Hakkında
      Doğuş Üniversitesi Hakkında
      Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi Hakkında
      Fatih Üniversitesi Hakkında
      Gedik Üniversitesi Hakkında
      Gediz Üniversitesi Hakkında
      Haliç Üniversitesi Tarihçe
      Hasan Kalyoncu Üniversitesi Hakkında
      Işık Üniversitesi Tarihçe
      İpek Üniversitesi Hakkında
      İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Hakkında
      İstanbul Arel Üniversitesi Hakkında
      İstanbul Aydın Üniversitesi Hakkında
      İstanbul Bilgi Üniversitesi Tarihçe
      İstanbul Bilim Üniversitesi Hakkında
      İstanbul Esenyurt Üniversitesi Tarihçe
      İstanbul Gelişim Üniversitesi Tarihçe
      İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Hakkında
      İstanbul Kültür Üniversitesi Hakkında
      İstanbul Medipol Üniversitesi Hakkında
      İstanbul MEF Üniversitesi Hakkında
      İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Hakkında
      İstanbul Şehir Üniversitesi Hakkında
      İstanbul Ticaret Üniversitesi Tarihçe
      İzmir Ekonomi Üniversitesi Tarihçe
      İzmir Üniversitesi Tarihçe
      Kadir Has Üniversitesi Tarihçe
      KTO Karatay Üniversitesi Hakkında
      Koç Üniversitesi Hakkında
      Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi Hakkında
      Maltepe Üniversitesi Hakkında
      Melikşah Üniversitesi Hakkında
      Mevlana Üniversitesi Hakkında
      Murat Hüdavendigar Üniversitesi Hakkında
      Nişantaşı Üniversitesi Hakkında
      Nuh Naci Yazgan Üniversitesi Hakkında
      Okan Üniversitesi Hakkında
      Özyeğin Üniversitesi Hakkında
      Piri Reis Üniversitesi Hakkında
      Sabancı Üniversitesi Hakkında
      Sanko Üniversitesi Hakkında
      Selahaddin Eyyubi Üniversitesi Hakkında
      Süleyman Şah Üniversitesi Tarihçe
      Şifa Üniversitesi Hakkında
      TED Üniversitesi Hakkında
      TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Hakkında
      Toros Üniversitesi Hakkında
      Turgut Özal Üniversitesi Hakkında
      Türk Hava Kurumu Üniversitesi Hakkında
      Ufuk Üniversitesi Hakkında
      Uluslararası Antalya Üniversitesi Hakkında
      Üsküdar Üniversitesi Hakkında
      Yaşar Üniversitesi Hakkında
      Yeditepe Üniversitesi Hakkında
      Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hakkında
      Zirve Üniversitesi Hakkında
      Kanuni Üniversitesi Hakkında
      Hava Harp Okulu Tarihçe
    Çanakkale Yaşasın Üniversite Platformu İle Yeniden Doğuyor Çanakkale Yaşasın Üniversite Platformu İle...
    YÖK Başkanı hakkında soruşturmaYÖK Başkanı hakkında soruşturma
    Fulbright Programı Hubert H Humphrey BursuFulbright Programı Hubert H Humphrey...
    Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans ve Doktora Program İlanı Temmuz 2014Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi...
    

    İstanbul Üniversitesi Tarihçe

    1453’te dünya tarihinde yeni bir çağ başlamıştır. Bu tarihi dönemecin mekanı İstanbul’dur. İstanbul, kuzeyden güneye inen deniz yolunun ve doğudan batıya doğru giden karayolunun kesiştiği noktada yer almaktadır. Bu coğrafyaya doğal bir iç liman olan Haliç de eklenince ortaya tarih boyunca önemini kaybetmeyen bir şehir çıkmıştır.

    01 Temmuz 2014 Salı 18:44
    Tweet
     1453’TEN GÜNÜMÜZE

    İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

    1453 İSTANBUL

    1453’te dünya tarihinde yeni bir çağ başlamıştır. Bu tarihi dönemecin mekanı İstanbul’dur. İstanbul, kuzeyden güneye inen deniz yolunun ve doğudan batıya doğru giden karayolunun kesiştiği noktada yer almaktadır. Bu coğrafyaya doğal bir iç liman olan Haliç de eklenince ortaya tarih boyunca önemini kaybetmeyen bir şehir çıkmıştır.

    Böylesine önemli bir coğrafyada yer alan İstanbul’u alan Fatih Sultan Mehmed, şehrin gelişmesi için hemen harekete geçer. Molla Gürani ve Molla Hüsrev gibi döneminin önde gelen hocalarından ders alarak kendini yetiştiren Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’u yalnız devlet merkezi değil, aynı zamanda bilim ve kültür merkezi de yapmak ister.  

    Dini bilimlerin yanı sıra fen bilimlerine de önem veren Fatih Sultan Mehmed’in davetiyle, Semerkad’dan Venedik’e, dünyanın farklı yerlerindeki sanat ve bilim adamları İstanbul’a gelmeye başlar. Süheyl Ünver, “Fatih Sultan Mehmed medreselerine müsbet ilimleri sokmakla büyük bir hamlenin başlangıcını yapmıştır” demektedir.

    MEDRESE DÖNEMİ

    Süheyl Ünver, İstanbul Üniversitesi’nin ilk olarak Zeyrek ve Ayasofya medreselerinde kurulduğunu ve 18 yıl boyunca bu mekanlarda eğitim verdiğini anlatmaktadır.

    Prof. Dr. Fehameddin Başar: İstanbul Üniversitesi’nin kuruluşunu, 1453 yılında İstanbul’u fethine kadar götürmek mümkün. Çünkü Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettikten sonra bu şehri, bir ilim merkezi, bir kültür merkezi haline dönüştürmeyi de planlamıştı ve Osmanlı şehirlerindeki ilim adamlarını, müderrisleri İstanbul’a davet etmişti ve fetihten sonraki ilk Cuma günü, 1 Haziran 1453’te Ayasofya’da kılınan ilk Cuma namazında hocalarına, hocalara, hocaları saydığı âlimlere, müderrislere derhal eğitimin başlamasını emretmişti ve bunun üzerine fetihten hemen sonraki günlerde Ayasofya camiye dönüştürülünce, Ayasofya’nın kenarındaki keşiş odaları medreseye dönüştürülerek burada eğitim başlamıştı. Dolayısıyla İstanbul’da ilk yüksek öğretim, üniversitemizin de temelini oluşturan eğitim, Ayasofya’da ve hemen onun sonrasında da Zeyrek’te bulunan Pantokrator Kilisesi medreseye dönüştürülerek, bu iki medresede yüksek öğretim başlamıştı. İşte bu iki medrese eğitimi üniversitemizin temelini oluşturan medreselerdir.

    Prof. Dr. Mahmut Ak: Ayasofya’da ilk cuma namazının kılınmasıyla itibaren hemen orada bir eğitim odası oluşturularak eğitime başlanmıştır. Zeyrek’teki eğitim kurumları yeni medrese grubunun yapılmasına kadar bu görevi üstlenmiştir. Nitekim Fatih Medreseleri’nin yapılmasıyla birlikte de aslında üniversitemizin temsil ettiği, Cumhuriyetimizin eğitim kurumlarına kadar uzanacak bir serüvende bu şekilde başlamış olmaktadır.

     Fatih Sultan Mehmet, fethin hemen ertesinde Zeyrek Mehmet Efendi’yi Pantokrator Manastırı’nda kurulan medreseye müderris tayin eder. Sonraki yıllarda bu medrese Zeyrek Medresesi, medresenin bulunduğu semt de Zeyrek olarak anılmaya başlanır. Fatih, zaman zaman Zeyrek Medresesi’ne giderek bizzat dersleri ve tartışmaları dinler.

    Bina, Fatih Külliyesinin yapımına kadar medrese olarak kullanılır. Bina bugün Zeyrek Camii olarak hizmet vermeye devam ediyor.

    Prof. Dr. Ali Arslan: Osmanlı Devleti’nde örgün öğretim sistemi mevcuttu, örgün öğretim dediğimiz de ilkokul üzerinde, yani bugünkü 9 yaştan başlayıp üniversiteyi içerisine alacak bir medrese sistemi Osmanlı’da mevcuttu. Bu sistem dolayısıyla Osmanlı Devleti daha İstanbul’un Fethi’den önce belli bir örgün öğretim sistemine Batı tipinde olmamak şartıyla kendi özelliklerini taşıyan yapısı mevcuttu. Bir kademe anlayışı vardı Osmanlı medrese sisteminde. İstanbul’un fethinden sonra bu sistem İstanbul’a taşındı. İstanbul’a taşınır taşınmaz yani İstanbul’un fethinden itibaren ilk faaliyetler Zeyrek’te ve bu da camilerde olmak üzere de, o zamanki Bizans’ın en kutsal mekanı olan Ayasofya’nın camiye çevrilmesi gerçekleştirildi, camiye çevrilmesiyle beraber de Osmanlı eğitim sisteminde pratik yapılan bir yer olan cami, aynı zamanda bu eğitim sisteminin bir parçası haline dönüştürüldü. Bundan dolayı burada bir eğitim faaliyetleri ilk günlerden itibaren başlatıldı.

    Fetihin hemen ardından, medrese olarak kullanılan diğer bina mimarlık tarihinin en önemli yapılarından biri kabul edilen Ayasofya olur. Fatih Sultan Mehmet, hocası olan Molla Hüsrev’i de Ayasofya Medresesi’nin müderrisliğine atar. Ayasofya’daki boş odaları medreseye dönüştüren Fatih, asıl medreseyi ise Ayasofya’nın kuzey tarafına inşa ettirir. Bina, Fatih Külliyesi yapılıncaya kadar kullanılır.

    Fetih sonrasında İstanbul’a çağrılan bilim adamları, Zeyrek ve Ayasofya medreselerinden birinde görev alır.  Bu kişilerin arasında Semerkand Gözlemevi’nin başında olan Ali Kuşçu  ve dönemin önemli isimlerinden Ali Tusi de vardır. Ali Kuşçu Ayasofya Medresesi’ne,  Ali Tusi de Zeyrek Medresesi’ne atanır.  

    Prof. Dr. Ali Arslan: Osmanlı Dönemi medreseleri, özellikle Fatih’e kadar, daha bir nevi kuruluş aşamasında olduğu için dışarıdan devamlı öğretim üyesi transfer etmek zorunda. Kurulduğu alan Bizans coğrafyasında bulunduğu için ve beylikler de Anadolu’da hala aktif olduğu için öğretim üyesi Türkistan’dan, bugünkü İran coğrafyasından ve Arap coğrafyasından buraya transfer ediliyordu. Bir de Anadolu’da daha önceki Selçuk döneminde olanlar doğal olarak bunun bir mirasçısıydı ve bu alınıyordu. Osmanlı herhangi bir şekilde ihtiyaç duyduğunda öğretim üyesi yetiştirmek için iki yol tercih ediyordu. Bunlardan bir tanesi daha iyi bir konumda olan Semerkant Buhara Medreselerine veya Mısır’a buradan eleman gönderiyorlardı ve şahıs kendi isteğiyle gidiyordu, oradaki yüksek medreselerden yani üniversite seviyesindeki medreselerden mezun olarak geri geliyordu. Fatih Sultan Mehmet Ali Kuşçu’yu davet etmiştir. Ve onun alanı dini değil, esasında matematik alanında son derece uzman bir şahıstır. Bundan dolayı gelip İstanbul’daki yüksek medresede yani üniversitenin muadili olan medresede görev yapmıştır.

    Gün geçtikçe gelişen İstanbul’a, bir süre sonra eski binalar yetmez olur.  Bunun üzerine Fatih, İstanbul’un ihtiyaçlarını karşılayacak bir külliye yapılmasını emreder. 1463’te, İstanbul’un ünlü yedi tepesinden birinde, bugün Fatih Külliyesi olarak bilinen bilim ve eğitim kurumunu yaptırmaya başlar.

    Prof. Dr. Mahmut Ak: Fatih deyince hemen akla hiç şüphesiz İstanbul’un da panoramik unsuru olan Fatih Medreseleri (gelir.) Bu medreseler Fatih yaptırdığı için Fatih Medreseleri, özel bir alanda olduğu için Sahn adıyla anılıyor, Sahn Medreseleri, 8 tane olduğu için Sahn-ı Seman Medreseleri veya Medarisi Semaniye adıyla da anılıyor.

    1470 yılında, Zeyrek ve Ayasofya medreseleri hocalarıyla birlikte Fatih Külliyesi’ne nakledilir. Külliyede; cami, sekiz medrese, Tetimme olarak adlandırılan hazırlık medreseleri, kütüphane, saat ayarlamasının yapıldığı muvakkithane, İstanbul’daki Türk dönemine ait ilk hastane olan darüşşifa, dönemin misafirhanesi olan tabhane, hamam, külliyenin görevlilerine-misafirlere ve öğrencilere yemek çıkaran aşhane ile dükkanlar bulunmaktadır. Binanın altında ayrıca bir de kervansaray vardır.

    Prof. Dr. Feza Günergun: Bu 8 medresenin etrafında kütüphane var, şifahane var yani bir hastane,(tıp fakültesi gibi bile düşünülebiliyor) hamamı var, aşhanesi var ve diğer yapıları var. Bütün bu yapılarıyla birlikte bir üniversite kampusu, bir üniversite kompleksi şeklinde gelişmiş Fatih Medreseleri. Yani 15. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu’nun veya Osmanlı İstanbulunun üniversite kampusu olarak düşünebiliriz.

     Dr. Ekrem Hakkı Ayverdi, medreselerde bin öğrencinin okuduğunu, yemek yediğini ve ikamet ettiğini, ihtiyaçları için de bir yevmiye aldığını belirtmektedir.

    Prof. Dr. Semavi Eyice:  Fatih kendi camiini yaptırdığında, bunun iki tarafına medreseler yaptırmaktan başka, (Karadeniz ve Akdeniz derler onlara, Marmara’ya bakan tarafta da var, Haliç tarafına bakan tarafta da var. Birine Karadeniz Medreseleri birine Akdeniz Medreseleri denir) daha aşağı seviyede, ince bir şerit halinde daha ufak medreseler de yapılmıştır.

    Sahn-ı Seman medreselerinde İlahiyat, Hukuk, Edebiyat, Matematik ve Astronomi derslerinin okutulduğu belirtilmektedir. Medrese çevresinde kurulan 70 koğuşuyla devrinin en büyük hastanesi olan Darüşşifada ise tıp eğitimi verilir.

    Prof. Dr. Ali Arslan: Bu medrese sisteminde, isterseniz Buhara’da, isterseniz İstanbul’da, isterseniz Endülüs’te olsun, bütün o andaki müspet ilimleri de dahil fen, fizik, kimya, matematik, mantık gibi tefsir, hadis de dahil olmak üzere, bütün bilimlerin tamamı okutuldu. Bundan dolayı da buradaki medreselerde İstanbul’da açılan yüksek öğretimli medreselerinde de bütün bilimler okutulurdu. Dini eğitimler var bunun içerisinde ama hedef dini eğitim vermek değil, normal bir üniversite eğitimi vermek için kurulan bir yüksek öğretim Fatih döneminde açılmıştır.

     Fatih Darüşşifası’nda 19. yy.’a kadar yaklaşık 350 yıl boyunca hasta bakımı ve tıp eğitimi yapılır. Burada yapılan tıp eğitimi, İstanbul Üniversitesi’nin Çapa yerleşkesinde hizmet vermekte olan İstanbul Tıp Fakültesi’nin ilk çekirdeği olarak kabul edilir.

    Prof. Dr. Nuran Yıldırım: Fatih Külliyesi’nin içinde bulunan Darüşşifa hem bir hastane hem de burada usta çırak yöntemiyle hekim yetişiyor, yani doktor yetişiyor. Tabii bu da bize şöyle bir bütünlük getiriyor İstanbul Üniversitesi tarihi açısından baktığımız zaman konuya; Sahn-ı Seman’da diğer alanlarda yapılan yüksek eğitim, Darüşşifa’da yapılan tıp eğitimiyle bütünlenmiş oluyor yani bugünkü üniversite mahiyetinde tıp fakültemizi biz Fatih Darüşşifası’na kadar dayandırıyoruz bu nedenle. İstanbul’da tıp eğitiminin ilk defa orada başladığını kabul ediyoruz. Darüşşifalarda eğitim yapıldığını biliyoruz çünkü burada okutulan kitapları biliyoruz. O dönemin Gali’nin kitapları, Hipokrat’ın klasikleşmiş bütün Avrupa üniversitelerinde tıp okullarında okutulan kitapları, ünlü İslam hekimleri İbn-i Sina gibi, Razi gibi, İbn-i Hübel gibi ünlü İslam hekimlerinin kitapları okutuluyor burada teorik olarak.

    Fatih Külliyesi’nde bir de imaret var. Bu imarette yemek yiyenlerin listesine sahibiz. Bu bir belge olarak önümüzde duruyor. Bu imarette yemek yiyenler listesinde iki tıp şakirdi var yani iki tıp öğrencisi var. Oradan yemek yiyorlar. Bu iki tıp öğrencisi aynı zamanda Darüşşifa’da da yatılı olarak kalıyor.

    İlk kez Fatih Darüşşifası’da, çalışanların ahlaki niteliklerinin ne olması gerektiği de vakıfnamelere bir şart olarak eklenir.

    Fatih Medreseleri’nin baş müderrisi Molla Hüsrev’dir. Kurulan medreselerin tüzüğü ve ders dağılımının Ali Kuşcu, Molla Hüsrev ve Mahmut Paşa tarafından hazırlandığı, Fâtih Sultan Mehmed’in de bunu kanunlaştırdığı ifade edilmektedir.

    Fâtih devrinin matematik bilimlerdeki en önemli kişisi, medreselerde matematik öğretiminin kurucusu olan Ali Kuşçu’dur. Ali Kuşçu’nun önemli eserleri arsında astronomi ve matematik alanında yazmış olduğu iki eser de vardır. Bunlardan birisi, Otlukbeli Savaşı sırasında bitirilip zaferden sonra Fatih’e sunulduğu için Fethiye adı verilen astronomi kitabıdır. Ali Kuşçu’nun önemli eserlerinden bir diğeri Muhammediye adlı hesap kitabıdır. 17. yüzyıla kadar Osmanlı medreselerinde en çok okutulan hesap kitabı olan bu eser, aritmetik ve arazi ölçümü olmak üzere başlıca iki bölümden oluşur.

    Fatih Medreselerinin kuruluşundan yaklaşık bir asır sonra, Kanuni Sultan Süleyman, Süleymaniye Külliyesi’ni kurar.  Külliye, Osmanlı mimarisinin zirvesi olarak kabul edilen Mimar Sinan tarafından inşa edilir. Süleymaniye Külliyesi’nde yer alan medreselerle Osmanlılarda öğretim en yüksek düzeyine ulaşır.

    Verilen derslerin konuları, öğretim üyelerinin durumları, öğrencilere tanınan haklar ve yetişme tarzlarına bakıldığında Fatih Sultan Mehmed’in kurduğu medrese sisteminin Kanuni Sultan Süleyman devri ve sonrasında devam ettiği görülmektedir. Bu sistemin devamlılığı, Osmanlı döneminde yüksek öğretimin bazı devirlerde aksamasına rağmen, bir bütünlük ve devamlılık içinde olduğunu göstermektedir.

    Medrese döneminde tıp ve fen bilimleri alanında eğitim alanlar, başta ordu olmak üzere çeşitli kurumlarda veya medresede çalışabilmekteydi. Medresede eğitimini tamamlayanlar, staj ve nöbet dönemini geçirmek için Kazasker Defterine kayıt edilirdi. Stajını yaptıktan sonra sırası geldiğinde en alt derecedeki medreselerden birine tayin edilirdi. Eğer medresede boş olan yere birden fazla müracaat varsa sınav yapılır ve sınavı kazanan kişi müderris olurdu. Yüksek eğitimini bitirenlere icazetname verilirdi. İcazetnamelerde eğitimini tamamlayan kişinin hal tercümeleri, hocaların adları, okudukları dersler, bibliyografya ve öğrenim yöntemleri ile ilgili bilgiler veriliyordu.

    Medreseler 18.y.y.’a kadar Osmanlı’nın başlıca yükseköğretim kurumları olarak faaliyet gösterir. Ancak Süleymaniye medreselerinin kuruluşundan II. Meşrutiyete kadar geçen zaman diliminde yani, l557′den 1908′e kadar geçen yaklaşık üçyüz elli yıl boyunca medreseler duraklama, gerileme ve çökme dönemlerini geçirir. Medreseler sayısal olarak artsa da, nitelik olarak bir düşüş yaşanır.

     18. y.y. sonlarına gelindiğinde devletin hala yüksek öğrenimdeki kötü gidişi durdurmak için tedbir almaya çalıştığı görülür. Ferman ve Hatt-ı Hümayun yayımlayarak yeni tedbirlerin uygulanmasını isteyen padişahların gayretlerine rağmen istenen sonuçlar bir türlü alınamaz. Bu nedenle ihtiyaç duyulan elemanların yetişmesi için artık medreseleri düzeltmek yerine yeni okulların açılması yolu tercih edilir. Savaşlarda alınan yenilgilerin etkisiyle bu okullar, ordunun ihtiyacını karşılamak üzere açılır.

    Prof. Dr. Nuran Yıldırım: 14 Mart 1827 günü eğitime başlayan Tıphane-i Amire… Burası da tabi 2. Mahmut’un ordu reformuyla biraz bağlantılı. Biliyorsunuz yeniçeriliği lağvediyor ve onun yerine yeni bir ordu kuruyor; Asakir-i Mansure-i Muhammediye… Bu ordunun da hekim ihtiyacını karşılamak üzere bir tıp okulu açılmasını emrediyor. O doğrultuda Mustafa Behçet Efendinin de hekimbaşılığı zamanında, onun da girişimiyle bu okul açılıyor. Ayrıca tabii o dönem ordularda cerraha da çok büyük ihtiyaç var. Cerrahlar daha kısa bir eğitimle daha çabuk yetişebiliyorlar.

     

    DARÜLFÜNUN DÖNEMİ

    Medreseden modern üniversiteye geçişte önemli bir rol oynayan Darülfünun, Türk yüksek öğretim hayatında çok önemli bir yere sahiptir.

    18.yy.da kurulmaya başlanan Avrupai tarzdaki yüksek okulların temel özelliği, acil mesleki ihtiyaçların karşılanmasını ön planda tutmasıdır. Tanzimat Fermanı’nın ilanı sonrasında kurulan Muvakkat Maarif Meclisi’nin çalışmalarıyla, sadece meslek elemanı yetiştirme amacının dışına çıkılarak, yaşadığı devri anlayıp yorum getirebilen insanlar yetiştirmek de amaçlanır. Gelenekçi Osmanlı eğitim ve bilim anlayışına sahip olanlar ile Avrupa’da tahsil görmüş olan, Batı tarzı yenilik taraftarı üyeler birlikte yeni bir eğitim reformu ortaya koymaya çalışır. 21 Temmuz 1846′da yayımlanan resmi bildiride, kurulacak olan Darülfûnun ile ilgili şu ifadeler de yer alır;

     -İstanbul’un uygun bir yerinde Darülfünun binası inşa edilecektir.

    -Darülfünun’da her nevi ilim ve fen öğretilip-öğrenilecektir. Burada “ikmal-i kemalat-ı insaniye” için bütün ilim ve fenler okutulacaktır.

    -Osmanlı Bürokrasisinde vazife almak “emelinde” olanlar ilim ve fenleri Darülfünun’da tahsil edeceklerdir.

    Prof. Dr. Ali Arslan: Batı tipinde bir üniversitenin kurulması düşünüldü. Bunun adı önce yoktu, sadece üçüncü kademe olarak anılıyordu. 1 sene sonra 1846 yılında bunun adı Darülfünun yani, bir nevi fen ve teknoloji evi olarak adlandırıldı ve böylece bizim yakın tarihimize ve literatürümüze üniversite karşılığı Darülfünun kelimesi girmiş oldu.

    Darülfünun: Fenler Evi

    Darülfünun’un, içinde odalar, dershaneler, kütüphane, müze ve laboratuarların olduğu büyük bir binada hizmet vermesi planlanır. Ayasofya’nın yakınında yapılacak binanın inşası için 1846’da İtalyan mimar Fossatti ile anlaşılır.

    1863 yılında binanın resmi açılışının zaman alacağı düşünülerek, o zamana kadar bazı derslerin halka açık konferans şeklinde yapılmasına karar verilir. İnşaat devam ederken bazı odalar dershane şekline sokularak konferanslara başlanır.

    Darülfünun’da ilk ders 1863 yılında Kimyager Derviş Paşa tarafından verilir. Ders birkaç hafta önceden Mecmua-i Fünun’da yayımlanan haber ve yorumlarla halka duyurulur. Derviş Paşa, ilk derste fizik ve kimyanın amacı, havanın özellikleri ve elektrik’in de yer aldığı konuları halkın anlayabileceği şekilde anlatır.

    Prof. Dr. Feza Günergun: İlk ders çok kalabalık olmuş. 300 kişi kadar katılmış. Devlet ricalinden, memurlardan katılanlar var. Burada Derviş Paşa fizik ve kimyanın önemini anlatmış, elektrikle ilgili deneyler yapmış. Tabi bu deneyler halkın çok ilgisini çekmiştir. Çünkü İstanbul halkı ilk defa elektrik deneylerine şahit olmaktadır. Elektriğin iletkenliğini bir insana kıvılcım vererek, öbür elinden de tekrar kıvılcım yaratarak göstermiştir ve o kadar ilgi çekmiştir ki 2. ve 3. konferanslar 400-500 kişiyle birlikte yapılmıştır.

     

    İnşaatı 1865’te tamamlanan Darülfünun binası ise Maliye Nezareti’ne verilir. Son olarak Adalet Sarayı olarak kullanılan bu bina, 3 Aralık 1933’te tamamen yanmıştır.

    Darülfünun binası olarak inşa edilen binanın Maliye Nezareti’ne verilmesi üzerine Darülfünun geçici olarak Çemberlitaş’taki Nuri Paşa Konağı’na taşınır ve konferanslara 19 Nisan 1865’te yeniden başlanır. Ancak bina, Avrupa’dan getirilen tüm ders araçları ve kitaplarıyla birlikte, çıkan bir yangında yok olur. Böylece ilk Darülfünun, düzenli derslere bile başlanamadan kapanır.

     

    Darülfünun-i Osmani

    Darülfünun için yapılan yeni bina, 1869 yılında tamamlanır. Darülfünun-i Osmani adıyla üç yıl boyunca eğitim verilen Çemberlitaş’taki bina, bugün Basın Müzesi olarak kullanılıyor.

    1869 yılında Maarif-i Umumiye Nizamnamesi de yürürlüğe girmiştir. Osmanlı eğitim hayatında önemli bir dönemin başlangıcı olan nizamname, Fransız eğitim sisteminden yararlanılarak hazırlanmıştır. Nizamname ile Darülfünun’un yönetim yapısı ve ders programları da tespit edilmiştir. Nizamnameye göre Felsefe ve Edebiyat, Fen ve Matematik ile Hukuk şubelerinden oluşacak olan Darülfünun’da eğitim 3 yıl sürecektir.

    Prof. Dr. Ali Arslan: Burada İlahiyat Fakültesi yok çünkü İstanbul’daki yüksek üniversitenin İlahiyat Fakültesi olarak medresenin yüksek kısmı kabul ediliyor. Bu kabulle İstanbul Üniversitesi’yle medrese arasında ilişkinin beyinlerde mevcut olduğunu görüyoruz. Diğer kurumlar Edebiyat Fakültesi, Fen Fakültesi, Hukuk Fakültesi açılıyor. Çünkü zaten batı tipi üniversite anlayışında bildiğimiz gibi bir kurumun üniversite sayılması için dört fakülte olması gerekir. Bunlardan mutlaka Fen Fakültesi, Edebiyat Fakültesi, Hukuk Fakültesi ve İlahiyat Fakültesi’nin olması gerekir. İşte burada ilk kuruluşta üç fakültenin batı tipinde kurulurken ilahiyat kurulmuyor. İlahiyat zaten mevcut olduğu için ilahiyata ihtiyaç gösterilmiyor.

    Darülfünun-i Osmani’nin hazırlıkları tamamlandığında, gazetelere ilanlar verilir. Bu ilanlara 1000’den fazla kişi müracaat eder. Yapılan sınavlarla bu kişilerden 450’si seçilerek eğitime başlanır. 1870 yılında açılan Darülfünun-i Osmani, 1873 yılına kadar kesintisiz olarak eğitim yapar. Ancak öğrenci ve öğretim kadrosunun yetersizliği, maddi imkansızlıklar ve planlamanın iyi yapılamaması nedeniyle kapanır.

    Darülfünun-ı Sultani

     

    İmparatorluğun Avrupa tarzında bir üniversiteye ihtiyacı olduğuna inanan Osmanlı Devlet Adamları, bu amaçlarından vazgeçmez. İlk iki teşebbüsün ardından halkın tepkisine yol açmamak için daha temkinli davranırlar ve üçüncü Darülfünun’u kurmak için adımlarını daha sessiz bir şekilde atarlar. Bu kez Darülfünun, bugün Galatasaray Lisesi olarak adlandırılan Galatasaray Sultanisi’nin içinde kurulur.

    Galatasaray Sultanisi, 1873’de Gülhane’ye taşınmış olduğu için, Darülfünun-ı Sultani de burada kurulur. İçinde Mülkiye Mühendis Mektebi ve Hukuk Mektebinin olduğu Darülfünun-ı Sultani’ye daha sonra Edebiyat Mektebi de eklenir. 1874 yılında eğitime başlayan Hukuk Mektebi, Osmanlı’da modern hukuk eğitiminin yapıldığı ilk yüksek mekteptir. Hukuk Mektebi, sonraki yıllarda İstanbul Üniversitesi’nin Hukuk Fakültesi’ne dönüşmüş, Türkiye’de kurulacak diğer hukuk fakültelerine de kaynaklık etmiştir. Derslerin Türkçe ve Fransızca yapıldığı Darülfünun-ı Sultani, 3 dönem mezun verdikten sonra 1881 yılında da kapanır.

    Darülfünun-ı Şahane

    Darülfünun-ı Sultani’nin kapatılmasına rağmen, Osmanlı yöneticilerinin yeni bir Darülfünun açılması gerektiğine inandıkları ve bu yönde çalıştıkları görülmektedir. Gösterilen gayretlerin ardından 2. Abdülhamid’in tahta geçişinin 25. Yıldönümünde yani 1 Eylül 1900 tarihinde Darülfünun-ı Şahane açılır. Darülfünun, Fen, Edebiyat ve İlahiyat olmak üzere üç şubeli olarak kurulur. İlk defa bu müessese ile beraber kesintisiz üniversite öğrenimine başlanmış ve Türkiye’de kök salmıştır.

    Prof. Dr. Feza Günergun: 1900 Darülfünunu  Darülfünun-ı Şahane olarak bilinir. O uzun süreli olmuş. İstanbul Üniversitesi’nin reforme edilmesine kadar, 1933’e kadar 33 sene yaşamıştır ve İstanbul Üniversitesi’ne alt yapıyı sağlamıştır.

    2.Meşrutiyet döneminin ilk yıllarında Darülfunun-ı Osmani olarak anılmaya başlanan kurumun adı, özellikle 1913 yılından itibaren İstanbul Darülfünunu’na dönüştürülür.

    Darülfunun bu yıllarda Vezneciler’deki Zeynep Hanım Konağı’na nakledilir. Bugün İstanbul Üniversitenin Edebiyat Fakültesi ile Fen Fakültesi’nin bulunduğu yerde yer alan bina, 1942 yılında çıkan bir yangında kullanılamaz hale gelinceye kadar üniversite öğrencilerine ve hocalarına hizmet verir.

    Daha önce kurulmuş olan Tıp Mektebi ve Hukuk Mektebi Darülfünun çatısı altına alınıp, bunlara Edebiyat, Fen ve İlahiyat şubeleri de ilave edilerek bir nevi 5 fakülteli bir üniversite kurulmaya çalışılır. Darülfünun’a bir de Filoloji bölümü ilave edilerek burada İngilizce, Fransızca, Almanca, Rusça, Arapça, Farsça ve Türkçe öğretilmesi kararlaştırılır. Eczacılık ve Dişçilik Mektepleri, birer yüksekokul olarak Tıp Fakültesi’ne bağlanarak Tıbbiye’nin Kadırga’daki binasında faaliyet gösterir. Tıp Fakültesi ise Haydarpaşa’da eğitim vermeye devam eder.

    Bu yıllarda yaşanan en büyük gelişmelerden birisi de kız öğrencilerin de Darülfünun çatısı altında yüksek öğretim görmeye başlaması olur. 1914 yılında kız öğrencilere verilen dersler Zeynep Hanım Konağı içinde ‘İnas Darülfünunu’ adı altında resmen başlar. İnas Darülfünunu, ilk mezunlarını 1917 yılında verir. Toplam 18 kız talebe mezun olur. 1919’da Darülfünun’da yeni düzenlemeler yapılırken Darülfünun ders programının aynı öğretim üyeleriyle İnas Darülfünunu’nda da uygulanmasına karar verilir. Bu arada kız öğrenciler erkeklerin sınıfına devam etmeye başlar ve fiilen İnas Darülfünunu ortadan kaldırılır. Darülfünun Divanı, 16 Eylül 1921’de aldığı bir kararla bu fiili durumu resmen kabul eder.

    Özerk Darülfünun’un kurulması yönünde ilk ciddi çalışmaların bu yıllarda Edebiyat Fakültesi öğretim üyeleri tarafından ortaya konulduğu görülmektedir. Özellikle Ziya Gökalp ve İsmail Hakkı Baltacıoğlu, bilimin ancak bilim adamlarına hür bir ortam sağlanarak ortaya çıkacağını savunur.

    Prof. Dr. Ali Arslan: Özerk üniversitenin gelişebilmesi için özellikle Edebiyat Fakültesi üzerinde ciddi bir çalışma yapılır. 1918 yılında bu çalışmalar nihayete erdirilirken İstanbul’da bir işgal gerçekleşir. Bu işgal İstanbulunda ise üniversitelerin ilk defa ilmi özerkliği gerçekleştirilir. 1919 tarihinde gerçekleştirilen Darülfünun Nizamnamesi ile ilk defa üniversitenin özerk olduğu nizamiye geçirilmiştir.

    1918’de Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinin ardından İstanbul önlerinde bekleyen İtilaf devletleri İstanbul’u işgal eder. Şehrin işgaline tepki gösteren ilk kurum Darülfünun’dur. Bu zor günlerde, hem Darülfünun öğrencileri hem de hocalar ve üst düzey idareciler ile kurtuluş mücadelesi veren Ankara Hükümeti arasında yakınlaşma meydana gelir.

    Büyük zaferin kazanılmasının hemen arkasından, 19 Eylül 1922’de, Müderris Yahya Kemal Bey’in teklifi üzerine Edebiyat Fakültesi, Milli Mücadelenin önderi Mustafa Kemal Paşa’ya fahri müderrislik unvanı verilmesi kararlaştırır.

    Prof. Dr. Ali Arslan: Fikir bakımından direnmeyen bir ülkenin, cismani olarak direnmesi mümkün olamazdı. Bundan dolayı İstanbul Üniversitesi’nin böyle bir işlevi var. Milli Mücadele’nin beyni olarak görev yapan bir kurumdur. İzmir işgal olduğu zaman hemen buradan protesto edilmiştir. Sevr Antlaşması imzalandığı zaman Sevr’e karşı bir protesto mitingi düzenlenmiştir. Daha da önemlisi Atatürk’e, Mustafa Kemal Paşa’ya işgal altında olan İstanbul Üniversitesi Fahri müderrislik unvanı vermiştir. Mustafa Kemal Atatürk de 1922 yılında kendisine verilen bu müderrislik unvanını kabul etmiştir. Mustafa Kemal Atatürk, İstanbul Üniversitesi’nin o zamanki adıyla İstanbul Darülfununu’nun öğretim üyesi olmuştur. Buna göre Mustafa Kemal Atatürk bir yerde öğretim üyesi olarak alınacaksa o İstanbul Üniversitesi’nin öğretim üyesidir.

    Prof. Dr. Fehameddin Başar: Darülfûnun Osmanlı Devletinin en yüksek eğitim kurumları oldu medreselerden sonra ve burada ülkemizin bütün bilim adamları, müderrisleri hocalık yaparken, ülkemizi daha sonra modern bir cumhuriyete dönüştürecek olan temel kadrolar da buradan yetiştiler. Bu sadece, hukuk, edebiyat, tıp alanında değil, her alanda, siyasette de, ülkemize yön verecek siyasetçiler de Darülfûnun’da eğitim aldılar, hocalık yaptılar ve 1923’te genç Türkiye Cumhuriyeti kurulunca Mustafa Kemal Atatürk bu Cumhuriyeti kalkındırmak için Darülfûnun’da yetişen bu ilim adamlarını yanına aldı, onlarla birlikte hareket etti. Genç, modern Türkiye Cumhuriyeti’nin beyin takımı bu kadrolardan oluştu. İşte bunlar arasında Darülfûnun’da görev yapan Ziya Gökalp, Fuat Köprülü, Yahya Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar gibi şairleri, düşünürleri, edipleri görüyoruz. İsimlerini burada daha sayamayacağımız pek çok âlim Darülfûnun’da hoca idi ve Türkiye’nin geleceğine yön veriyorlardı ve verecek olan öğrencileri yetiştiriyorlardı.

    Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlandırılmasının ardından, Darülfünun ile ilgili daha önemli adımlar atılır. O günlerde Darülfünun’un en önemli sorunlarından biri yeterli bir binaya sahip olmamasıdır. Tıp Fakültesi hariç bütün Darülfünun o günlerde Zeynep Hanım Konağı’nda faaliyet göstermektedir. Ankara’nın başkent ilan edilmesinin ardından bakanlıklar başkente taşınır. Bu nedenle boş kalan Beyazıt’taki Harbiye Nezareti binası resmi yazıyla 1923 yılında Darülfünun’a devredilir.

    Zeynep Hanım Konağı, Fen Fakültesi ve Yüksek Muallim Mektebi’ne; Eski Jandarma Komutanlığı binası, Eczacı ve Dişçi Mektepleri’ne; Medresetü’l-Kuzat binası, Darülfünun Kütüphanesi’ne tahsis edilir. Tüm bu düzenlemelerle Beyazıt’ta bir Darülfünun Mahallesi meydana getirmek amaçlanır. Bugün Vezneciler’de, Fen Fakültesi’nin önünden geçen cadde hala Darülfünun Caddesi adını taşımaktadır.

    Aynı dönemde ayrıca daha zengin bir kütüphane yaratmak için Yıldız Sarayı’nda bulunan 7129 yazma ve 31319 basma kitap ile Hakkı Paşa’nın 3998 adet kitabı Darülfünun’a getirilir. Ayrıca Rıza Paşa, Halis Efendi ve Sahib Mollazade İbrahim Bey’in kitapları Darülfünun için satın alınır. Tüm bu eserlerle kütüphane aynı zamanda müze kimliğine de kavuşur. Bugün İstanbul Üniversitesi, Başta Merkez Kütüphane ve Nadir Eserler Kütüphanesi olmak üzere, tüm fakülte ve birimlerinde oluşturulmuş kütüphanelerdeki kitaplarla Türkiye’nin en büyük kitap koleksiyonlarından birine sahip durumda.

    Cumhuriyetin İlk Yılları

    Cumhuriyet ilan edildikten sonra, 1933 yılındaki Üniversite Reformu’na kadar geçen süre içinde yurt çapında bütün eğitim kurumları ile ilgili önemli çalışmalar yapılır. Bu dönemde Darülfünun ile ilgili de birçok gelişme olur. 1924 yılında Darülfünun’a katma bütçe ile idare edilme hakkı ve tüzel kişilik verilir.

    Prof. Dr. Ali Arslan: 1924 yılında, Cumhuriyetimizin kurulmasından sonra ise bu yapı aynen devralacaktır. Bir de buna mali ve idari özerklik de verilerek tam bir özerk üniversite kurulması sağlanacaktır. Bu açıdan 1924 üniversite düzenlemesi, Cumhuriyetin özerk olarak İstanbul Üniversitesini kurduğu bir tarihtir. Bu da bizim yakın tarihimiz açısından önemli bir dönüşüm noktasıdır ki bu özerklik son derece önemli bir anlayışla artık üniversitenin her türlü konuda karar verme yetkisine sahip bir kurum olmasını sağlayacaktır.

    3 Mart 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanunu uyarınca yüksek din mütehassısı yetiştirmek üzere Darülfünun’da bir İlahiyat Fakültesi açılması kararlaştırılır. Medreselerin kapatılması üzerine Süleymaniye Medresesi’nde lisans düzeyinde öğretim gören talebeler İlahiyat Fakültesi’ne nakledilir. 1924 yılında İlahiyat Fakültesi’nin kurulmasıyla Darülfünun’daki fakülte sayısı beşe çıkar.

    1933 ÜNİVERSİTE REFORMU

    Atatürk’ün önderliğinde Cumhuriyet’in 10. yılında üniversite reformu yapılır. Değişiklikler, hükümet tarafından Türkiye’ye davet edilen Cenevre Üniversitesi öğretim üyesi Albert Malche’ın hazırladığı rapor göz önünde tutularak gerçekleştirilir.

    Prof. Dr. Ali Arslan: Şunu unutmamak gerekiyor; Atatürk’ün 1924-1930 arsında ilköğretim- ortaöğretim üzerinde reform çalışmaları yaptığı bir dönemdir. 1930’dan itibaren ise daha çok yüksek öğretim ile ilgili çalışmaların yapıldığı bir dönem olarak ayırabiliriz eğitim alanında. 1929’dan itibaren Darülfünun tartışılmaya başlıyor. Darülfünun’da tartışılan konu şu; Darülfünun yeterli değildir, Darülfünun’un yenilenmesi gerekir diye bir görüş ortaya çıkar. Darülfünunun kendisi dahil olmak üzere, Darülfünun yetersizdir, Darülfünun’un reform edilmesi, yenilenmesi gerekir diye ortak bir kanaat var.

    Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından alınan kararla, 31 Temmuz 1933′te kapatılan Darülfünun’un yerine 1 Ağustos 1933’te İstanbul Üniversitesi kurulur. İstanbul Üniversitesi, Kasım ayında Türkiye’nin “ilk ve tek üniversitesi” olarak eğitim vermeye başlar.

    Üniversite reformunun ardından Darülfünun’un öğretim üyelerinden bazılarının görevine son verilirken bazıları da İstanbul Üniversitesi’nin eğitim kadrosunda yer almaya devam eder.

    İstanbul Üniversitesi’nin ilk rektörü Ord. Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp olur. İlk Tıp Fakültesi Dekanı Ord. Prof. Dr. Tevfik Sağlam, ilk Fen Fakültesi Dekanı Ord. Prof. Dr. Kerim Erim, ilk Hukuk Fakültesi Dekanı Ord. Prof. Dr. Tahir Taner, İlk Edebiyat Fakültesi Dekanı Ord. Prof. Dr. Fuat Köprülü olur.

    Prof. Dr. Feza Günergun: 1933 yılına gelindiğinde İstanbul Üniversitesi’ni istenilen düzeye çıkarmak için taze bir kana ihtiyaç vardı. Bu 2 yoldan sağlandı. Birincisi dönemin şartları müsaitti; Almanya’yı terk etmek zorunda kalan bilim adamları Türkiye’ye davet edildi. Ama bundan önce 1929’lardan itibaren Cumhuriyet Hükümeti, açacağı üniversiteye eleman yetiştirmek için Avrupa’ya çok sayıda Türk gencini gönderdi. Yurtdışında, Almanya’da ve genellikle Fransa’da eğitim gören bu Türk gençleri, 1933’te reform yapıldığında geri çağrıldılar. Yabancı hocalarla birlikte modern eğitimi başlattılar.

    Cumhuriyet Döneminde Avrupa’ya eğitim amacıyla gönderilen ilk grup, 1925 yılında yola çıkmıştı. Gerçekleştirilen Maarif Vekâleti Avrupa Sınavı’nda başarı gösteren 22 genç Almanya, Fransa ve Belçika’da eğitime gönderilir.  1928′de Avrupa’ya eğitim amacıyla ikinci bir grup daha gönderilmişti.

    Prof. Dr. Nuran Yıldırım: (Almanya’yı ter eden bilim adamları)Erich Frank gibi, Hugo Braun gibi Mikrobiyoloji’de, Friedrich Dessauer gibi Radyoloji’de, dünya çapında buluşları olan insanlardı. Tabii onlar için üniversitede yeni bir yapılanmaya gidildi. Araç-gereç, donanımlar… İstanbul Tıp Fakültesi üçüncü bir yükseliş dönemine başladı.

    Prof. Dr. Semavi Eyice: Almanya’dan dehşetli bir profesör göçü oldu ve biz onların hepsini kabul ettik. Bunların içinde en üst seviyeden bazı dallarda profesörler vardı.

    Türkiye’nin o yıllarda vatanlarını terk etmek zorunda kalan bilim insanlarını aileleriyle birlikte kabul etmesi, üstelik kendi mesleklerini de yapabilecek şekilde bir çalışma ortamı sağlaması, gelen öğretim üyeleri üzerinde derin bir şükran duygusu yaratır.

     

    Üniversite Reformu ile birlikte Almanya’dan gelen bilim adamları ile birlikte Hulusi Behçet, Akil Muhtar Özden, Mazhar Osman gibi Türk tıbbının ünlü hocaları da, İstanbul Tıp Fakültesi’nin ulusal ve uluslar arası alanda parlak bir kurum haline gelmesini sağlar.

    Üniversite Reformu ile Haydarpaşa’daki Tıp Fakültesi de Avrupa yakasına taşınır. Bugün İstanbul Üniversitesi, Türkiye’nin iki Tıp Fakültesi’ne sahip tek üniversitesi. Günümüzde Çapa ve Cerrahpaşa’da verilen tıp hizmetleri daha önce birkaç farklı mekanda gerçekleştirilmişti.

    Prof. Dr. Nuran Yıldırım: 1933’teki en önemli değişiklerden biri de fakültenin Haydarpaşa’dan taşınması oldu. Cerrahpaşa o zaman bir belediye hastanesiydi. Ama Cerrahpaşa’ya yerleşmesi, bazı kliniklerin, orada ikinci bir fakültenin de doğmasına yardımcı olmuş oldu. Bugün artık gerek İstanbul Tıp Fakültesi gerek Cerrahpaşa Tıp Fakültesi hem eğitim hem uygulama hem yapılan güç ameliyatlar bakımından önde gelen tıp fakültelerimiz arasında ülkemizde. İstanbul Üniversitesi başka tıp fakültelerinin kurulmasına da katkıda bulunmuştur. Bunlardan birisi Edirne Trakya Üniversitesi’nin Tıp Fakültesidir. Bir diğeri Bursa Uludağ Üniversitesi’nin Tıp Fakültesidir.

    Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında, İstanbul Üniversitesi öğretim üyeleri sadece İstanbul’da değil yurdun dört bir yanında hizmet verir. Arkeoloji alanında yapılan çalışmalar, bunun en önemli parçalarından birini oluşturur.

     

    Tarihten Geleceğe Bilim Köprüsü

    Yüksek Öğretim Kurumu tarafından hazırlanan raporlara göre İstanbul Üniversitesi Türkiye’de en çok bilimsel yayın yapan üniversite konumunda. Shangai’daki Jiao Tong Üniversitesi tarafından hazırlanan “Dünyanın En İyi 500 Üniversitesi” listesinin içinde de yer alan İstanbul Üniversitesi, Sosyal, Fen ve Sağlık Bilimleri alanlarında öncü çalışmalara imza atan akademisyenleri bünyesinde barındırıyor.

    Bugün İstanbul Üniversitesi bünyesinde 20 fakülte yer alıyor;  İstanbul Tıp Fakültesi, Hukuk Fakültesi, Edebiyat Fakültesi, Fen Fakültesi, İktisat Fakültesi, Orman Fakültesi, Eczacılık Fakültesi, Dişhekimliği Fakültesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Mühendislik Fakültesi, İşletme Fakültesi, Veteriner Fakültesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, İletişim Fakültesi, Su Ürünleri Fakültesi, İlahiyat Fakültesi ve  Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi’ne son olarak 2010 yılında kurulan Sağlık Bilimleri Fakültesi, Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi ile Hemşirelik Fakültesi de eklendi.

    Fakülteler dışında 3 bölüm, 8 yüksekokul, 16 enstitü, 61 uygulama ve araştırma merkezi ile devlet konservatuarı da bulunuyor. İstanbul Üniversitesi’nde yaklaşık 5 bin akademik, 12 bin idari personel, 85 bin öğrenciye hizmet veriyor.  Beyazıt Merkez, Laleli-Vezneciler, Vefa, Horhor, Avcılar, Çapa, Cerrahpaşa, Şişli, Kadıköy, Bahçeköy, Bakırköy ve Büyükçekmece olmak üzere 12 farklı yerleşkede faaliyetlerine devam eden İstanbul Üniversitesi’nin sembolü ise Beyazıt’taki tarihi yerleşkedir.

    İstanbul Üniversitesi Beyazıt’taki ana yerleşkesi daha önce Harbiye Nezareti olarak kullanılmaktaydı. 12 Eylül 1923 tarihinde bu bina İstanbul Üniversitesine verilmiştir.

    Ana yerleşkenin en ünlü bölümü ise 1971-84 yılları arasında kağıt 500 Türk Lirası üzerine resmi de basılan ana kapı. Kapının inşasına ise 1864 yılında başlanır. Beyazıt Meydanı’nda 1869 yılında başlayan genişletme çalışmalarında, yeni Seraskerlik Kapısı ve kapının her iki tarafında yer alan köşkler, meydana egemen ana öge olarak kullanılır.

    Bu anıtsal kapı, Türkiye’de sadece İstanbul Üniversitesi’nin değil, aynı zamanda “üniversite kavramının” da sembolü. Üniversiteye girmek demek, hayallerde biraz da bu kapıdan içeri girmek demektir aslında.

    Ana yerleşke içindeki tarihi bir diğer mimari yapı da İstanbul Üniversitesi Beyazıt Yangın Kulesi’dir. Aslında bugün var olan kuleden önce, farklı dönemlerde iki kule daha inşa edilmişti. İstanbul’daki yangınları hızla tespit etmek ve müdahalede bulunmak için yapılan kulelerin ilki 1749 yılında, ikincisi ise 1826 yılında ahşap olarak yapılmıştı. Bugün gördüğümüz üçüncü kule, Sultan 2. Mahmut’un emriyle yaptırılır. Yukarıdan aşağıya doğru sancak katı, sepet katı, işaret katı ve nöbet katı olmak üzere toplam 4 kattan oluşur. Kulenin Beyazıt meydanına bakan bölümünde Sultan 2. Mahmud tuğralı kitabe bulunur.

    İstanbul silüetinin en önemli ögelerinden biri olan Beyazıt Yangın Kulesi, İstanbul’un birçok yerinden de görülüyor. Bu sebeple, Yangın Kulesi bir dönem hava durumunun habercisi olarak da kullanılır. İstanbullulara sarı ışık sis, kırmızı ışık kar, yeşil ışık yağmur, mavi ışıksa havanın açık olacağını gösteriyor.

    Geçmişi 1453’e dayanan, Türkiye’nin en köklü markalarından İstanbul Üniversitesi’nin tarihi, aynı zamanda Türkiye’deki bilimsel eğitimin ve gelişimin tarihidir.

    Kaynakça: Yolcu, Ergün; 1453′den Günümüze İstanbul Üniversitesi, Boyut Matbaası, 2011.

     

    İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ
    TARİHTEN GELECEĞE BİLİM KÖPRÜSÜ


    www.istanbul.edu.tr





    Haber Kaynağı: NetYuvamCom
    Anahtar Kelimeler: İstanbul Üniversitesi, Tarihçe, Hakkında, Genel Bilgi, Tanıtım
    Okunma: 2616
  • İstanbul Üniversitesi Tarihçe - HABERİNE YORUM GÖNDER
    İLGİLİ HABERLER
    İlgili Haberler
    YAZARLAR Tümü
    Merhaba NetYuvam.Com Ziyaretçileri Timur TÜRGAY Merhaba NetYuvam.Com Ziyaretçileri
    GAZETE MANŞETLERİ
    SON DAKİKA
  • Çanakkale Yaşasın Üniversite Platformu İle
  • YÖK Başkanı hakkında soruşturma
  • Fulbright Programı Hubert H Humphrey Bursu
  • Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Sosyal
  • Polis Akademisi Yüksek Lisans ve Doktora Program
  • Harp Akademileri Stratejik Araştırmalar
  • Gaziantep Üniversitesi Yüksek Lisans ve Doktora
  • Hitit Üniversitesi Yüksek Lisans ve Doktora
  • Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Yüksek
  • Dumlupınar Üniversitesi Yüksek Lisans ve
  • Namık Kemal Üniversitesi Yüksek Lisans ve
  • Uşak Üniversitesi Yüksek Lisans ve Doktora
  • Necmettin Erbakan Üniversitesi Yüksek Lisans ve
  • Kilis 7 Aralık Üniversitesi Yüksek Lisans ve
  • Gümüşhane Üniversitesi Sosyal Bilimler
  • Bayburt Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
  • Cumhuriyet Üniversitesi Eğitim Bilimleri
  • İnönü Üniversitesi Yüksek Lisans ve Doktora
  • Aksaray Üniversitesi Yüksek Lisans ve Doktora
  • Dicle Üniversitesi Yüksek Lisans ve Doktora
  • FOTO GALERİ Tümü
    • Eski Türk Filmleri
      Eski Türk Filmleri
    • Komik
      Komik
    • Güzeller
      Güzeller
    • Spor
      Spor
    • Doğa
      Doğa
    • Teknoloji
      Teknoloji
    ÖZEL HABER
  • Çanakkale Yaşasın Üniversite Platformu İle Yeniden Doğuyor
  • YÖK Başkanı hakkında soruşturma
  • Fulbright Programı Hubert H Humphrey Bursu
  • Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Sosyal Bilimler
  • Polis Akademisi Yüksek Lisans ve Doktora Program İlanı Temmuz 2014
  • Harp Akademileri Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Yüksek Lisans
  • Gaziantep Üniversitesi Yüksek Lisans ve Doktora Program İlanı
  • Hitit Üniversitesi Yüksek Lisans ve Doktora Program İlanı Temmuz
  • Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Yüksek Lisans ve Doktora
  • Dumlupınar Üniversitesi Yüksek Lisans ve Doktora İlanı Temmuz
  • ANKET
    Anket Sonucu Tümü

    ?Site tasarımımız hakkında düşünceleriniz...

    GENÇ YAZARLAR Tümü

    • NetYuvam Genç Yazar
    VİDEO GALERİ Tümü
    • Michael Jackson - Slave To The Rhythm
      Michael Jackson - Slave To The Rhythm
    • Grup Yorum-Soma İçin
      Grup Yorum-Soma İçin
    • Okmeydanı'ndaki eylemde bir kişi başından vuruldu
      Okmeydanı'ndaki eylemde bir kişi başından vuruldu
    • Barcelona vs Atletico Madrid 2014 (1-1) ~ All Goals and Highlights
      Barcelona vs Atletico Madrid 2014 (1-1) ~ All Goals...
    • SEVDALUK 19.BÖLÜM TEK PARÇA
      SEVDALUK 19.BÖLÜM TEK PARÇA
    • Shakira - La La La (Brazil 2014)
      Shakira - La La La (Brazil 2014)
    NAMAZ VAKİTLERİ
    SÜPER LİG
    ARŞİV
    Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Künye | İletişim | Sitene Ekle | Reklam| RSS 2.0 2025 © NetYuvam.com Net Eğitim ve Destek Siteniz & Net Haberler

    Güncelleme: NetYuvam

    İstanbul Üniversitesi Tarihçe